melaba, ben yazacak bir şey bulamayınca "bari eskileri okuyayım bakayım neler yazmışım" diyen adam...
evet, eski yazılara bakıyordum da, '009da başka bir kaynakta yayımladığım yazılardan birine denk geldim. hadi beraber okuyalım, hem görelim, 2 ağustos '009da ben neler karalayabiliyormuşum, ne kadar daha acayipmişim :) - zaten okuyan kişi sayım toplasan 10u geçmez, onlar da heralde bu tembelce hareketimi mazur görürler ha? zaten kendimi iice, 3-4 kişiye yayın yapan, mahallenin telsiz frekanslarını işgal eden küçük çaplı DJ gibi hissediyorum..-
03 ağust '009
ironik bir sarmalın tam ortasındayız. yaşam dediğin anlamlı ve de anlamsız şey, kökeninde dayanan DNA'ya inanılmaz bir şekilde benziyor. en kopuk tarafıyla en iç arasında hep bir bağlantı, belli açılardan baktığında bir gibi görünme, bazılarından bakınca kendine dönüş. DNAnın güzelliği ve özelliği kendi içinde sağladığı birebirlik, eşlenme, denge, bilgi...
insanın içinde DNA kalıplaşmasından dışarı çıkma isteği. varolan bir kısım bilgiyi yok etme, üstüne yeniden yazma ya da tamamen yok etme;dengeyi bozma çabası. hayatın kökünden çıkıp tüm bünyeye yayılan bir denge. denge ile dengesizlik arasında da gayet ince ve görünmez bir denge var. ibre hafiften kaydığında, dengesizlik tarafına mikrogramın bilmemkaçında birlik bir kayma yaptığında, denge ile dengesizlik arasındaki denge kayboluyor. evet aslında büyük anlamdaki dengesizlik, denge ile arasındaki minör dengesizlik ile oluşuyor. bu kadar basit ve bu kadar kolay...
ölümü var eden yaşamdır. yaşam yoksa ölüm de yoktur. ölümü var eden yaşam olduğundan, yaşam her zaman galip gelecektir. ölümün alıdğı küçük galibiyetler, asla nihai gelibiyetin önünü alamaz. tıpkı bunun gibi, dengeyi var eden de dengesizliktir. sanıldığının aksine tam tersi değildir.
dünyanın temel taşlarında da hep aynı kural geçerli. cisimleri ve hayatı var eden partüküller için de aynı şey söylenir. her yerde hemen hemen aynı olan proton ve nötronler belli noktalarda toplanmış parçacıklar sonuçta. neye bakarsak bakalım, aynı şeylerin nitel aynılık, nicel farklılığı, çeşitliliğin bir sebebi de bu. fakat asıl bu çekirdeklerin diğerleri ile olan ilişkilerini, devamlılığını sağlayan elektronlar. pozitifler ve nötrler bir noktada toplanmışken, negatifler küçük güç ile büyük bir alana etki etmekte. partüküllerin dengesizliğinin artması bütünün karekterini değiştirecek, eğilim sağlayacaktır. artık bütünün hareket ve eğilimleri değişecektir.
hayat dediğin dengesiz ile dengenin dengesi, atomların oluşumlarının somutlaması bir manada. çekirdek sağlam hala fakat etraf geniş bir alanda, düzenli bir negatiflik ile sarılmış. bu etraftaki negatifliğin dengesizliinin artışı, çekirdekte atomdan farklı olarak bir aşınmaya yola açabiliyor, onu kendine göre şekillendiriyor.
okudğumuz kitapların, sinemadaki filmlerin, televizyondaki dizilerin - ki özellikle popülerlerin- büyük bir kısmının sonu kötü bitmekte, ya da bir çoğu pozitif olamyan duygu ve hissiyata hücüm etmekte. belki doğayı oluşturan negatif etkinin büyüklüğünden, taşa takıldığımızda küfür ediyor, iyi bir amaçla olmuş olabileceğini aklımıza getiremiyoruz. hatta bunu söyleyenlerle polyannacı, saçmalama öküz falan diye dalga geçiyoruz... bunların hepsi de aslında aynı amaca hizmet etmekte, dengenin ibresini dengesizliğe doğru hafifçe de olsa kaydırabilmek...
insan ne kadar kötü olursa olsun içinde bir iyilik vardır diye öğretildi ya bize, hani tük filimlerinde falan bu şekilde beynimiz yıkandı neredeyse. aslıdna bunun da temeli aynı. her bozulmuş dengenin tekrar kurulma ihtimali vardır. bahsedilen denge, denge ile dengesizlik arasında olsa bile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder