o ruj lekesi, dağınık bir yatak, sıcak bir gülümseme, bunlara katlanabilir misin...

o ruj lekesi, dağınık bir yatak, sıcak bir gülümseme, bunlara katlanabilir misin...

iç sesin  son kıyağı, anlamsızca akla takılan bir şarkı. nefesin sesinden biraz daha yüksek, kalp atışlarından biraz düşük.

ilk leblebi tozu terk etmişti beni, en son sen. ilkokuldaydım, şirin bir amca vardı okulun önüne gelen. leblebi tozları, çatapatlar, dondurma olmasa da külahları. çocukluğum onlarla bitmişti, gençliğim seninle.

bilyeler, farklı renklerde irili ufaklı, güneşe tutup değer biçtiklerimiz. yoyolar, anneme alması için yalvardıklarım.düğmeler, televizyonda görüp savaş yaptığımız.sahi ya, neydi filmi adın neydi, hani şu cocukların düğmeyle savaş yaptıkları, evet orda aklımın bir köşesinde; gelmiyor, çıkmıyor yerinden...

evim, evimiz. ait olduğumuz yerler. okuduğumuz kitaplar, yaptığımız yemekler, beraber izlediğimiz filmler.. kapının yanındaki tişört, tişörtün üstündeki yazılar, kendi harflerimizle yazılmış ebediyet yemini. yeminin son cümlesini sırtıma kazıtmak isteyişim, senin kızışın, sana inat dövme yaptırmam; kolumdaki örümcek ağı, ortasındaki isminin ambigramı. adının kokusu, saçlarının tadı, ellerinin sesi. insan aklı hızlı çalışıyor böyle zamanlarda, düşünce ışıktan hızlı, fikirler kılıçtan keskin... dayan, sadece 5 saniye...

bu falezler, bir o gün alev almıştı, senin yanında aşkından... bir de bugun yanmakta, biraz nefret, fazlaca ölme isteği, yanında ölüm korkusu, biraz da az sonra atlayacak olmanın heyacanından...

karanfil

koşmayı hiç sevmemişti ama şimdi sevdiği şeyler için koşması gerekliydi. bu işe nasıl sürüklendiğini bilmiyordu ama arkasındaki adamların kim olduğunu, ne kadar acımasız olabileceklerini biliyordu. girdiği sokakları caddeyi avucunun içi gibi biliyordu, hayatı buralarda geçmişti, tek gereken koşmaktı daha hızlı koşmak. kalbi basınca dayanamayıp patlasa dahi koşmaya devam edecekti, içeride bir yerden süzülen adrenalin bunu emrediyordu.

yere vuran ayakların sesine hafif bir mekanik ses karıştı. ilk defa beyninden vurulma etkisini hissettiğini anladı. düşen cep telefonunun sesiydi bu emindi, değil durup almak, arkasına dönüp doğru mu diye bakacak lüksü bile yoktu. tek bağlantısıydı telefon, illa ki bu kovalamaca bitecekti, ama sonrasında kadınla tek bağlantısı oydu. kadın... ismini bile söylememişti. yardıma ihtiyacı olduğunu nereden bilmişti, nasıl ulaşmıştı... bilmeye gerek yok demişti, ilk mailinde ekinde karanfil olan... ya çok zekiydi ya da çok aptal. "önemi yok, mecburum.hem izmarit fotoğrafı koyamyacaktı ya ekte, karanfil gelenekti ilk buluşmalarda.. evet evet, ya çok zeki ya çok aptal"

düşünmek yavaşlamaya yol açmamalıydı, ama açmıştı, hafif hafif kurşun sesleri duymaya başladı; hatta birinin rüzgarı kafasının yanından esmişti. silkindi, adamların ne kadar profesyonel olduüu tekrar kafasına vurmuştu. emindi, 1.60lık boyu hiç bir avantaj değildi, adamlar için zürafadan farksız bile sayılırdı...

son bir sola dönecekti, sonra kalabalık.. işte kurtuluşu o an olacaktı. 5 adım, 4... 0 diyemeden dondu kaldı. işte şimdi türk filmi olmuştu. kurban uçurumun kenarına gelmiş, kaçınılmaza teslim olmak üzereydi. uçurumun kenarındaydı, modern zamanların uçurumu, metro kazıları...

düşünce yavaşlatmamalıydı; yere düşünce yavaşladığını anladı...
ikami 
ikami ne lan
ilk kez duydum
ikame mi
yerine geçen
substitute
ikamesi ama muadili değil
kamikazi
shoot the dark
fck it all up
sdtandart oda
tek kişilk
çift kişilik süit camı
perdelerimiz enfestir efendim
yemek ister canınız perdeleri
enlarge your curtains
şu perdelerdeki harika lale motifleirne bekın
beykın
david beykın
istanbulda lale festivalleri ilhamını bu perdelerden aldı
hazımsızlık yapmaz
tamamen selüloziktir
what i see is killing me
what i hear is hurting me
no oluyor ya orda
no olmuyor yes oluyor
çabıuk cevap ver 
yes mi no mu=?
no no
no no dediniz ve kaybettiniz
büyük ödül için sizinle yarışamayız
küçük ödül isterseniz şeker bayramında şömineye astığınız çorapların içine bırakacağız
selülo-ziktir
işin mi yok senin cuma trafiği mi vurdu
ofiste 2 şeridi kapattılar
mailler yan yollardan akıyor
gece bize çalışıyorlar, gündüzleri trafik kontollü akıyor
hepimzi arkadan çekişli dğil miyiz
sen dahil
yes mi no mu, çabuk cevap ver!
yes yes
ne içtin sen ramazan ramazan
perdeler
40 derenin en temiz sularından içtim
zemzem niyetine kızılcık suyu içtim
kan kustum
nefreti gördüm
alkışı duydum
entryleri okudum
domatesi elimle ikiye böldüm
içinde allah yazıyordu
yes mi no mu?

Lan bi git iki dakka


Lan bi git iki dakka, beş dakka rahat bırak beni.

Nicedir oturup iki laf etmedik. Şöyle karşılıklı bir kahve içip iki lafın belini kıramadık.

Kus üzerime içinde ne varsa. Yalnız kalmanı istemedim de, bırakamıyorum de, en güçsüz sensin o yüzden senin yanındayım de. Tüm acizliklerimi yüzüme vur, en acıyacak yerimden gir kanıma, alyuvarlarımın üzerinde dolaş atlası. En yüksek gökdelenden bırak beni aşağı, tam yere düşecekken tekrar tut, sonra bir daha at, bir daha, bir daha, bir daha, bir daha ama sonra bırak, parçalansın her yerim. Şöyle karşıma geç derin bir nefes al, işim bitti bununla de, ama git… git işte.

Tamam onu da istemem,
Beş dakika yalnız bırak,
Hadi olmadı 2 dakika. Git…

"Baharda açan çiçekler" gibi roman klişesi bir ifadeyle  gir zihnime, 35'ten feyz al, aklından bir sayı tut sonra tekrar denize at, sevimli sevgili anısı yaşayalım biz de.

Çarşıya pazara falan çık,
Üzerine bir takım elbise al, kirli sarı olsun, ve bir tavla zarı kol düğmesi al,  2-1'i gösteren sürekli, fötr şapkayı unutma.  Ya da yazlık bir elbise giy, askılı, kırmızı ve turuncu iç içe, altında babet.  Binbir halinden bir kaçı kalsın aklımda, hatta kilitli kalsın orda. Ağlak bir ifade düşsün dudağa, sakın beni bırakma.

Giderken çocuklarının da al yanına.

Hızla uzaklaşırken, bir anda dön geri, dur dememi bekleme, dur orada. Dilim sövse de sana, gerçeği dilimde değil gözlerimde ara. Nefessiz bir yalnızlıktan ilham al, beni o yalnızlığa mahkum bırakma.

Derin denize dal, bir daha çıkma.
Hani olur a çıkarsın, gelirken bir kutu kibrit al, her birini tek tek yakalım. Yandığı sürece konuşalım, söndüğünce susalım. 4o çöpte bitirelim bu savaşım'ı.

Git diyorum işte,
Bi sktir git işte 2 dakika…

Ey Düşünce… git, ben düşünce git...

mesaj

eskilerden bir yazı
****


 geçen haftasonu baya kafam güzeldi,

Baya baya güzeldi.

Oradan aldığım cesaretle sanırım gittim hiç yapmadığım bir şey yaptım. Arada esiyorlar bana, "neden bu tarz saçma sapan hareketleri ben yapmıyorum lan" hali geliyor.  He muhteşem alkolümün etkisiyle ben de bu fırsatı değerlendirdim ve yaptım.

Telefondan o an salladığım bir numaraya mesaj attım,

053257631xx

Neden hayat bu kadar saçma olmak zorunda ki?
16.06.2012 03.06 sms

İmla falan da dikkat ediyorum, imla bir hayat tarzıdır zaten bence.

Neyse efenim tabi o saatte bir  tepki gelmedi.
Ertesi gün de gelmedi -ki zaten ben ertesi sabaha unutmuştum böyle yaptığımı.
Doğal olarak Pazartesi sabahı da unutuktum.

Pazartesi öğleden sonra biri aradı,
-merhaba
-merhaba
-kiminle  görüşüyorum?
-siz kimi aradınız?
-nerdesiniz siz?
-neden sordunuz?
-bana mesaj atmışsınız da,
-nasıl bir mesaj
-kayıtlarınızda da vardır, bir saniye okuyayım,
-(benim kafada cam kırılma efekti oluşur, hatırlama hımpısss) neden..
-ha bilemiyorum, yanlışlıkla oldu sanırım
-nerdesiniz siz?
-İstanbul, siz?
-Hatay…
-(hay gene mi hatay ya...) yanlışlıkla oldu herhalde, kusura bakmayın, bala bula grrr,mrrr
-üstelik sizden ilk gelen mesaj değil bu.
-çok özür dilerim, harülüpoppop şirinay, iyi günler.

Burada asıl boktan kısım "üstelik sizden ilk gelen mesaj değil bu".
Kafam bir anda o kadar hızlı çalıştı ki  başım döndü.
"lan herife ben tek mesaj attım, iki değil lan, yok olamaz. Bir attım evet, zaten kayıtlarda vardır. Yok öyle bir şey, ulan herif karıştırdı, belli ki bilinmeyen başka bir numaradan mesaj gelmiş kafada ikisini birleştiriyor. Ulan ne posta koydu adam be, utandırdı beni, ne diyeceksin o ben değildim mi, lan zaten gerçekten yaptığını kabullenmedin öbürü ben değilim desen bu mu inandırıcı olacak.Sen de neden arıyorsun abi, yanlış olmuştur de geç bari, madem aradın bari soruya cevap ver. Sorulara cevapların yoksa ne arıyorsun, bırak bu işleri. 3 güçlü yanınızı 3 de gelişime açık yönünü söyle bari aramışken. Havalara da girdi, kesin öğretmen bu, ses tonu o tattaydı. Lan ya herif haklıysa, başka bi sefer yine böyle bir şey yapıp sonra unuttuysam. Ama yok o durumda aynı telefon numarasını kafadan atma ihtimalim 1/ 396.887.182.130 mümkün değil. Olasılık bir bilim değildir, ama istatistik hatırı sayılır şeydir. Lan ne utandım be, sana da mesajına da. Bak yapma bir daha böyle şeyler…"

Efendim, evet bugün 13.30da toplantım var.
Şu an çok ağır kara delikteyim, çıkayım geleceğim.

yaşamayı becerememek


Çok iddialı acaba lan, evet.
Çok mu acımasız, kesinlikle.
Doğru mu? Kusursuzca.

Beceremiyorum lan işte, dağılın şimdi.