devlet dairelerinden insan manzaraları (vol 1 ve son..)

ben istedim mi çok pis yalan söylerim. ama istedim mi sadece. korkmayın hemen, yakın çevreme söylemem yalan. özel hayatımı yalanlardan uzak tutmaya çalışıyorum. yalnızca iş hayatımda, ve dış kapının dış mandallarına yalan söylerim. eğer bi şekilde bu yazıyı okuyorsanız size yalan söylememişimdir buna emin olabilirsiniz.

sabah, işte bi işten ötürü gittik kuyruklara girdik. hani devlet dairelerinde olan cinsten. tabi işe geleceğim için üstümede takım elbise+palto, omzumda laptop gittik mekana. dediğim burda işte, ben oraya gidince, canım istese, 10 dakikada uydurduğum yalanlar ve ikna ile gider işlerimi halleder çıkarım.(daha önce aynı yere gitmiştim, 10 dakikada da halletmiştim, hani o zaman hakikaten 10 dakikam vardı, arka kapılardan girip halledilebiliyor işler). ama dedim yok, efendi gibi sırama girerim, işlerimi halelder çıkarım, bir sürü insan var sıra bekleyen, hakkını yememek lazım, sıramız gelince gireriz.

bir saat oldu, iki saat oldu, sıra arkaya doğru uzadıkça uzuyor, ben hala bekliyor, 10 dk'da 2 kişilik yer geçince seviniyorum.

derken bir kadın geldi, 2 önüme kaynak yapmaya çalıştı. adam bir şeyler dedi az geri geldi, yanımda durdu, hani böyle hafif çapraz, kaynayacak belli, bir şeyler diyor önümdekine arkamdakine ben sallamıyorum. stresim tavan yapmış, 2,5 kiloluk laptop 25 kilo hissediliyor, gerginim, bir şey demek istemiyorum. baktım önüme sokuluyor,
- hiç aklından bile geçirme önüme geçmeyi, beni uğraştırma
bir adım geri gitti, arkama yanaştı
-yahu bu memlekette bi akıllı siz misiniz, ne sanıyosunuz anlamıyorum ki
+ (şahanın nevriye budak karakteri sesiyle) SANA NE KARDEŞİM, SENİN ÖNÜNE Mİ GEÇTİK, NE KARIŞIYORSUN, GİT İŞİNE BAK!
ama öyle böyle bağırmadı bana... benim de genelde tersim pistir, ama bişi demek istemiyorum, ne kadar sinir varsa dökülecek, ayağımın altına alacam kadını o olacak.. yüzüne baktım, gözlerimden eminim alev çıkıyordu, herkes bana bakıyordu, 5-6 saniye kadar geçti, herkes benden bir şeyler bekliyordu.. mikrofonlar bendeydi, zaten halihazırda kadına verdiğim tepkiyle puan toplamıştım, herkes öldürücü darbeyi bekliyordu...

sustum. bu kadar sağduyulu davranmamı ben bile beklemiyordum. sustum, kafamı çevirdim, insanların duyacağı kısık bir sesle, "insan saydık konuştuk dedim". böyle olunca tüm kalabalık harekete geçti, herkes beni bir koruma moduna girdi, ya git işine dediler kadına, sen kimsin dediler, arkaya doğru iteklediler, o da aynen o gazla arkaya doğru gitti. çoğu takdir etti sanırım beni, bir kaçı da, abi sen de bağırsana, baksana bağırınca haklı olacağını sanıyor insanlar dedi.. bişi demedim, boşverin önemli değil diyip o sıranın gelişini bekledim. sonra ordan başka bir yere gittim yine sıraya, insanlar abi hoşgeldini burda da beraberiz, burası daha hızlı ilerliyor falan diye karşıladılar beni..

hani insan iyi bir şey yapınca dahi çileden çıkarıyorlar, sonra diyor ki insan, "ulan ben de yapabilirdim" ama yapmadım.. kesin bir sürü kaynayan vardı araya, ama ben onlardan biri değildim, hatta onlara haddini bildiren isimsiz kahramanlardan biri gibi hissettim kendimi.. yaşasın!

daha ne manzaralar var aslında orda hele bir sakallı adam ile polis emeklisi diyaloğu var evlere şenlik,

sakallı: (konu nerden geldiyse, ben yarıda girdim) ben bi kere haram yemedim, dramanda otururum, bi damla alkol koymadım ağzıma. çocuğu her yaz camiye gönderirdim, bu sene kursa verdim. beş vakit namaz kılıyor, ağaç yaşken eğilir. ama para lazım evini yurdunu yapmak lazım.
polis emeklisi: ya olur kardeş o da olur
başka biri: (bana dönerek) abi bu cennette yeri garantilemiş, daha ne kasıyo (gülüş)
s: şöyle yaprım böle, bıdı bıdı.
...
s: sende para vardır, versene bana da
p.e. bi ofludan alacağım var 150bin dolar, onu al bölüşelim
s: abi sen nası yaptın bu kadar parayı
p.e: tekstil işiyle uğraştım ben. polisliğin yanısıra, tayyip batırdı bizi
s: tayyip naptı sana ya
p.e: dolar yerlerde, ihracat kalmadı, 150 kişiden 50ye düştük sonra 10a sonra da kapattık
s: ama tayyip geldi zenginleştik, paramız oldu, pahalılık vardı, artık yok
p.e: hadi be ordan kömürü alırsınız, oyunuzu satarsınız, para size oldu.
...
s: kardeş benim sıram geldi, kaçayım yavaştan
p.e: e hadi selametle kardeşim
s: para diyorum, görüşelim
p.e: para mara yok bizde, para tarikatlarda, içindeyim diyosun, git onlarla konuş.. sevindirsinler seni..

sakallı gider, pe yanındaki kadına döner... "mahvettiler memleketi, 80 yıllık cumhuriyetin değerlerini mahvettiler, hep sakalda, hep tarikatlarda işler, ülkenin anasını ağlattı bunlar..."

yahu emekli amcam, sen az önce kardeşim demiyor muydun bunlara!

aaah ah, daha ne insan manzaraları var da devlet dairelerinde, anlatmakla bitmez. bir sonraki devlet dairesi maceramda gözlemlerle döneceğim..

ve evet kendimi isimsiz bir kahraman gibi hissediyorum..  lakin sırtı ağrıyan bir kahraman! :)

2 yorum:

  1. insanları dinlemek, gözlem yapmak yormuş bence seni kahraman...

    YanıtlaSil
  2. kuyruklar beni yoruyor, ayakta durmak yoruyor, hayat daha çok yoruyor...

    :D

    YanıtlaSil