#hazırsanızbaşlayalım

#hazırsanızbaşlayalım

Merhaba,
Nasılsınız, iyisiniz. Ben de iyiyim teşekkür ederim.
Kimsiniz? “Kimse.”
Farkındaysanız bir maske takıyorum ve daha önce bir filmde dendiği gibi…“I’m merely remarking upon the paradox of asking a masked man who he is.”  
Ne istiyorsunuz? “Bunu açıklamak uzun sürecek.”
Kusura bakmayın rahatsız ediyorum sizi, ancak beni dinlediğiniz takdirde bunun boşa bir çaba olmadığını –umut ediyorum- anlayacaksınız. Beni size getiren, çaresizlik… Çaresizliğin zor kısmı onunla yüzleşmektir. Sonrası göreli daha kolay.
Size yalnızca bir soru soracağım.Sorunun doğası gereği, cevabın ne olduğundan çok, cevabın doğruluğu önemli. Size güveniyorum, daha doğrusu, güvenmek istiyorum. Hakkınızca epeyce okudum, hayır şöyle demeliyim: yazdığınız her şeyi okudum. Ne yalan söyleyeyim, Jacques Dutronc adını ilk kez sizden duydum, ve affınıza sığınarak söylüyorum, fena derecede ağzıma sıçtı. Birkaç zamandır aklımdan çıkmayan bir söze dönüştü. Zihnimin içinde oradan buraya savruluyor. Sanırım size bunun için bir teşekkür borçluyum.
Peki siz neden bana güveneceksiniz? İzin verin bundan sonraki bilmem kaç satırı bunun için sarf edeyim. Lütfen, söylediklerimde zerre kadar yalan olmadığına inanın.
Bakın, oldukça düzgün bir insanım. Bunu iddia etmiyor, biliyorum. Doğruluk benim için en büyük değerdir. Bunun yanısıra etik değerler ve saygı olmazsa olmazlarım. Yani sizi temin ederim ki, ne size, ne de başkasına karşı bu çerçeve dışında hiç bir eylemim olmayacak.
Ülke ortalamalarına bakarsanız kültürlü biri sayılırım. Çok okurum, çok gezerim, çok izlerim, çok yazarım. Saygın bir işim var, beni seven dostlarım ve harika bir ailem var. Hayallerim, amaçlarım, inançlarım var. Hayatımı anlamlı hale getirecek çok fazla şey var. (Yalnızca bir tek şey eksik ve ben tam da onun için buradayım.)
Hayatta her şeyin bir sebep için olduğuna inananlardanım. “omnia causa fiunt”. Beni size sebepler getirdi.
Kısa bir ara verelim. Kusursuz bir paradoksa yol açtığımın farkındayım. İlk cümlemi “zerre kadar yalan yok” eğer doğru kabul ederseniz, ondan sonra söylediğim her şeyin de doğru olduğunu kabul etmeniz gerekir… ki bu benim beklentim. Eğer ilk cümlemi yanlış kabul ederseniz, geri kalan hiçbir şeyi kabul etmemeniz gerekir, ki bu da beni yok etmeniz anlamına gelir… Yeterince adil. Tamamen doğru veya tamamen yanlış. Seçim sizin, siz hangisini seçtiniz?
Elbette, tüm bu açıklamaların bir açık noktası var. Madem bu kadar doğru bir insansınız, neden maske takıyorsunuz? Ne harika bir soru. Açıklamaya çalışayım. Soracağım soru, başka biriyle ilgili. Ben onun, umuduyum, dileğiyim, beklediği, özlediğiyim. Ona gitmek istiyorum. Bunun için tek bir şansım olacak ve ben o şansı elde edene kadar, kimliğimi belli etmemeliyim. Takdir edersiniz ki, sizinle konuşarak hayli risk alıyorum. Bilirsiniz, yakın arkadaşların, daha çok kadınların, birbirlerine her şeyi anlattıkları, çok yaygın bir kanıdır. Bu durumda, size gerçek kimliğimle konuştuğum durumda, aldığım risk kaldırabileceğimden büyük olacaktır. Çünkü, ben onun, benimle ilgili herhangi bir önden yargıya sahip olmasını istemiyorum. Kimliğin gizli kalması bana mutlak bir hak veriyor, reddedebilmek.. elimde daha azı veya daha fazlası yok. Umarım, bu yazdıklarımın tümü aramızda kalır..
Bir  nokta daha kafanızı karıştıracak, buna eminim.. hadi diyelim ki her şey doğru, her şey gerçek, neden onunla konuşmuyorsunuz? Birkaç sebebi var. i) Belki en önemlisi, ona bir maskeyle gidemem. ii) 21. yüzyıl kadınının en büyük problemlerinden biri, sosyal medya hesapları üzerinden onları rahatsız eden, onlara flörtöz mesajlar atan,söylediklerinin hiç birinde samimi olmayan, çoğu zaman kafasına göre yarattığı kimliğin altına sığınan ve hatta bu kimliğe kendini fazla kaptırıp gerçek kimliğini kaybeden, amaçsız, umarsız, yalanlarla ortak,yaptıklarını huy haline getirmiş, aynı anda bir çok kadına yakınlaşmaya çalışıp, hepsinden bir şeyler uman… ne yazık ki.. hemcinslerim (bu tanıma kısaca hems diyelim)  . Onlardan biri, bir hems, olamam. Pekala, tüm bu amansız gerçeklik karşısında, karşı cins.. onlara ne oldu? Olan şu, herkese mesafeliler artık, tanımadıklarına karşı bir duvar ördüler. O duvarı aşacak cesareti bulup onlara mesaj attığınızda, potansiyel olarak, ne kadar düzgün ve iyi bir insan olursanız olun, evet potansiyel olarak, siz de bir hemssiniz. Ben bu deryanın içinde kaybolamam.iii) Onunla konuşmak için sadece bir şansım olacak. Bu şansı iyi kullanmalıyım, bunun için de bazı bilgilere ihtiyacım var, elbette bir de maskeye.
Olmuyor, yazmakla olmuyor, keşke tüm yüreğimi açabilseydim size, kelimeler, kelimeler yetmiyor…
İşler yolunda gitmezse, kim olduğumu hiçbir zaman bilmeyeceksiniz. Eğer şanslıysanız, ya da düzelteyim, ben –bir gün sizinle yüzyüze tanışacak kadar- şanslı biriysem, size “o bendim” diyeceğim.
Unutmadan, maskemi tehdit etmediği sürece, istediğiniz her soruyu sorabilirsiniz. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışırım..
Tekrar, rahatsızlık verdiysem, affınıza sığınıyorum,
Yakın arkadaşınız.. yalnız mı?

#hazırsanızbitirelim




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder