düşüncelerim bitlendi.
bu
phthirapteralar - çünkü düşüncelerime yapışan bu soylu asalaklar latince
isimleriyle seslenilmeyi hak ediyorlar- o kadar çok sömürdüler ki, git gide
eridi, iyice güçten düştü düşüncelerim. kafalar leydim kafalar, düşüncelerimin
yerinde kalan çölden kaçmak istiyorlar. gittikleri yeri beğenseler de
dönmeseler bari.
ben
küçükken bir zekeriya vardı. deli derlerdi. bir gün direkt ona sordum, zek
neden dedim; kafada dedi, tahtalar varmış, benimkilerden biri eksikmiş dedi.
büyüdük, tahtalar gitti, mental disorderlar geldi.
söylediklerine
göre 1. zekeriya peygambermiş. onlarda da mental disorder oluyor mu? olmaz
herhalde, peygamber sonuçta. bizim zek kaçıncı zekeriyaydı? zek tekti, benim
hayranlık duyduğum tekti. büyüyünce ne olacaksın? zek. neden? çünkü o
istediğini söyleyebiliyor. çünkü o özgür. biz değil miyiz? hayır, değilsiniz.
olmaz. olur. bakın sizin özgürlüğünüz tam annenizin başladığı yerde bitiyor,
sonra öğretmeniniz geliyor, komşunuz, eşiniz, kayınvalideniz, çocuğunuz..
toplum sizi bekliyor. suçlamıyor, yargılamıyor, kızmıyor, sevmiyor, yalnızca
özgür olmadığınızı hissetmenizi sağlıyor. bulutlara dokunmak istiyorsunuz, 20
santimden fazla zıplayamıyorsunuz. üstüne olmuyor diyip bunu kabulleniyorsunuz,
kısmet değilmiş. değil efendim değil, özgürlük sizin kısmetiniz değil.
"bak hele bacaksıza neler de diyor" dediler. güldüler.
delilik
özgür olmanın tek formudur dedim, güldüler.
düzgünce
düşünmeye çalışmak kendi hücreni inşa etmektir dedim, güldüler.
etrafınıza
örülen duvarları yıkmak için isyan etmelisiniz dedim, güldüler.
madem
başkalarınza söyleyemiyorsunuz, bari kendinizi kendinize ifade edin dedim,
güldüler.
hanım,
alem bu çocuk.
gidiyorlar
leydim gidiyorlar, giderken bir el sallamayı bile fazla görüyorlar. yeşilçamdan
fırlama bir haydarpaşa sahnesi yaşıyoruz. bindiğimiz trenin adı hiç değişmiyor.
biz zaten milletçe orient express'e takılıp kaldık. avrupa'lı bizim
düşüncelerimizi hep böyle tanıdı.
hani biz
büyüdükçe kafalar da büyümüş sayılacaktı? olgun birine yakışmaz böyle gitmek.
aşkta, savaşta ve bitlenme halinde kaçmaz olgun olanlar. sanırım bizimki
ergenliğine takılıp kaldı. olur olmaz kavgalar çıkarıyor, sonra benim en büyük
kavgam kendimle diyor, her bir araya getirdiği üç-beş kelimeyi konuşma sanıyor,
kırıyor, kırılıyor, kızıyor, isyan be isyan, israf be israf, insaf be insaf,
insan be insan. isyana ve insana inanmıyorum ama bir güç var.